Nefesim daralıyor - Mesut Parlak - Sözcü

feature-image

Play all audios:

Loading...

Değerli Okurlar, inanın bugün yazı yazmak hiç içimden gelmiyordu. Belli yaşı aşmış bir yurttaş olarak, ülkemde çok olaylar yaşadım ve tanık oldum. Ancak dün TV’de bir haber izlerken bırakın


içimin yanmasını “kanım dondu”. Hayretler içerisinde kaldım. Savunmayı savunan Türkiye’deki avukatların temsilcisi 60 Baro Başkanı başkent Ankara’ya giremedi. Akıl alır gibi değil! Dahası


polis barikatında tartaklandılar! Sayın Feyzioğlu, siz TBB Başkanı değil misiniz? Neredesiniz? Nasıl sessiz kalabildiniz? Siz değil miydiniz, Anayasa Referandumu’nda parlamenter demokrasiye


sahip çıkarak “HAYIR” denmesi için kent kent dolaşıp toplantılarda konuşan, demokrasi ve hukuk adına, adalet yılı açılışında Başbakan’la tartışan?! SİZDİNİZ! Ne oldu, neler oluyor Sayın


Feyzioğlu? Rahmetli Demirel’in meşhur sözü gibi “dün dündür, bugün bugündür” mü diyorsunuz? Ülkemi yönetenler; Baro Başkanlarına karşı yapılan bu olayların görüntülerini tüm dünya, TV‘lerden


izleyecek. Peki biz uygar dünyaya bu görüntüleri nasıl açıklayacağız? “SONSUZA KADAR LAİK DEMOKRATİK ve AYDINLIK TÜRKİYE” diyor ve bugünün anısına bir alıntı öyküyü sizlerle paylaşıyorum.


ARI VE SİNEK Arıları ve sinekleri ağzı açık bir şişeye koymuşlar. Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştirmişler. Arıların hepsi ışık olan


tarafa doğru ilerlemiş. Ama şişenin tabanı kapalı olduğundan dışarı çıkmayı başaramamışlar. Bu arada sinekler, şişenin ağzına doğru doluşmuşlar ve dışarı çıkıp karanlıkta kaybolmuşlar.


Karanlık tarafta bulunan şişenin açık ağzına doğru tek bir arı bile gitmemiş...!!!!! Camın önünde ışığa doğru çabalamaya devam etmişler. İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları


geliyor. Ancak daha derinlemesine düşününce; Karşımıza anıt gibi dikilen bir yaşam tarzı ortaya çıkıyor... A. Einstein’e göre arılar olmazsa, insan yaşamı 4 yıl sonra son bulur... Arılar


nerede, hangi çiçek ile besleneceğini bilen, yüzlerce kovan arasında kendi kovanını bulabilen, Ve o kovanın yüzlerce peteği arasından kendininkine yumurtlamayı hiç şaşırmadan uygulayabilen


bir canlıdır... Ve bu olağanüstü canlı nasıl olur da şişenin ağzını bulup çıkamaz değil mi? Kuşkusuz “Işığa doğru” yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır... Onlar, engellere rağmen


ışıktan vazgeçmeyeceklerdir... Ve bu uğurda da gerektiğinde ölmeyi göze alabileceklerdir. Sinekler ise karanlığa doğru sıvışan kaçaklardır. Hiç umursamadan “Karanlığa doğru” yürüyenlerdir.


Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak, bencil varlıklardır. Sadece kendi yaşamları değerlidir. Nerede yemek varsa, nerede rahat yaşayacaklarsa, nerede çok para kazanacaklarsa oraya giderler.


Değerlerin bir önemi yoktur.... Arıyı kovalamak isterseniz o kaçmaz, sizinle savaşır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır. Ve değerleri için ölür. Ama sinekler kaçarlar. Sonra


yılışık yılışık tekrar dönerler terk ettikleri yere... Mikrop taşıyan ayaklarıyla ezerler; yaşadığımız her yeri... Arılar yumurtalarını yalnızca kovanlarına bırakırlar. Oysa sinekler her


yere yumurtlar, her yerde ürerler. Çöplüklerde, tuvaletlerde, bataklıklarda… Onlar için yumurtalarını bırakacakları yerin bile hiç önemi yoktur. Sinek olup karanlığa mı? Arı olup aydınlığa


mı? Engellere rağmen ışığa yürüyenlere, ışığa ulaşmak için çabalayanlara, insanca değerler yaratma adına mücadele edenlere ve ışık saçanlara selam olsun. SON SÖZ: YERYÜZÜNDE GÜN IŞIĞINA


LAYIK OLMAYAN NİCE İNSANLAR VARDIR AMA GÜNEŞ HER GÜN YENİDEN DOĞAR  SENECA