Ali Canip Olgunlu - Milliyet Köşe Yazarları

feature-image

Play all audios:

Loading...

Bu sonbahar Diyarbakır’a gidin ve sadece üç gece dört günlük bir seyahatle Mardin’den Şanlıurfa’ya, oradan Adıyaman’a kadar yol alın. Zaman bu rotada sizi de kendisi gibi gençleştirecek


Her seyyah için en ideal yolculuk mevsimi sonbahardır. Havalar ılık, yollar tenha, tabiat dinlenmeye çekilirken her tonda renklerini cömertçe saçar alabildiğine. Bu sonbahar, cennet bahçesi


olan Güneydoğu Anadolu’ya gitmek için daha çok sebebiniz var. Çünkü birçok arkeolojik kazıdan elde edilen bulgular hem heyecan verici hem de bizi bize hatırlattığı için gurur kaynağıdır. Bu


sonbahar Diyarbakır’a gidin ve sadece üç gece dört günlük bir seyahatle Adıyaman’a kadar yol alın. Zaman bu rotada sizi de kendisi gibi gençleştirecektir.


Kara Amid olarak bilinen şimdiki kadim şehrimiz Diyarbakır’a vardığınızda Hasan Paşa Hanı’na uğrayın ve tarihi doku içinde kahvenizi içerken Güneydoğu’nun kendine özgü kokusuyla tanışın.


Akabinde beşinci haremişerif olarak bildiğimiz


Zeyrek’teki Çinili Hamam, 17’nci İstanbul Bienali’nin en etkileyici mekânları arasında. Mimar Sinan’ın eserinin gelecek yıl müze-hamam kompleksi olarak faaliyete geçmesi bekleniyor.


Sudan sebeplerle inşa edilen yapılar arasında hamamlar diğerlerine göre sosyokültürel yapımızdaki yeri ve önemi doğrultusunda ön plana çıkar. Hamamlar halka kamusal hizmet maksadıyla ilkin


Romalılar tarafından kompleks bir tasarım olarak inşa edilir. Soğukluk, sıcaklık, serinlik bölümlerinin yanı sıra dinlenme, masaj odaları, hatta içlerinde kütüphane barındıran hamam


örnekleri dahi vardır.


2010 yılında başlatılan restorasyon çalışmalarının ardından mekânın, 2023 yılında müze-hamam kompleksi olarak faaliyete geçmesi bekleniyor.


Roma imparatorluk kültürünün en önemli yapılarının başında gelen hamamları, Osmanlı imparatorluk kültürü birkaç küçük değişiklikle devam ettirmiştir. Örneğin Roma hamamlarında havuz varken


Osmanlı hamamlarında bunun yerini göbek taşı almıştır. Osmanlı


Kapadokya, Bozcaada, Elazığ, Denizli ve İzmir başta olmak üzere pek çok yöredeki bağ bozumu şenlikleri o bölgelerin kültürel mirasını da keşfetmek için bir fırsat sunuyor


Anadolu’da bağ bozumu eylül ayının ikinci yarısından ekim ayının sonlarına kadar sürer. Bölgesine göre birkaç gün değişiklik gösterse de üzümlerin tamamen toplanması sonucu bağların üzümden


arındırılmasına “bağ bozumu” adı verilir. Üzümün ana vatanı olan Anadolu’da binden fazla çeşit üzüm genotipi vardır. Bu çeşitliliğin arasından toplanan üzümlerden şarap, pekmez elde edilir;


çekirdeğinin tozu da şifa kaynağıdır.


Özbeöz Anadolulu şarap ve eğlence tanrısı Dionysos onuruna düzenlenen bağ bozumu şenlikleri, insanların bir arada çalışmaları sonrasında elde edilen ürünün bereketini paylaşma ve akabinde


düzenlenen kutlamaların günümüze kadar taşınan geleneğidir. Tanrı ve tanrıçalar yaratan Anadolu’nun en karakteristik tanrısı Dionysos’un yanı sıra dünyada tek bir


Yarısı Asya, yarısı Avrupa olan İstanbul, toprak ana Anadolu’nun en güzel kızıdır ve bu kız o denli eşsizdir ki tek başına doğum yaparak, “Galata” ve “Kız” adlı iki çocuğa sahip olmuştur.


Yeryüzünde tarihi önemi ve coğrafi konumu dolayısıyla yalnızca kendisine benzeyen tek şehir olan İstanbul’un birçok kuleleri, anıt taşları, kapıları vardır. Galata Kulesi yakışıklı


delikanlıdır. Kız Kulesi ise narin, zarif kızımızdır. İstanbul dişil bir şehirdir ve tüm şehirlerin “Prensesi” olan İstanbul’un kule cinsinden iki evladı vardır. Birbirlerine yüz yıllardan


beri bakarlar, hiçbir zaman el ele tutuşamazlar, ancak martılar aracılığıyla sık sık mektuplaşırlar. Galata Kulesi vakur, Kız Kulesi ise zariftir her mevsim.


Kız Kulesi ilkin, Kyzikos (Erdek) deniz zaferinden dönen General Alkibiadis tarafından Boğaz dediğimiz su yolunun Üsküdar yakınında bulunan kayalık üzerine inşa edilir. Elbette Kız Kulesi


diye anılmıyordu o zamanlar. Yapılış maksadı Karadeniz’den gelen gemileri kontrol etmekti. Alkibiadis’in inşa ettirdiği


Bir gezgin için yollara çıkma zamanı ilkbahar ve sonbahardır. “Eylül” sıcakkanlı, narin ve titiz! “Ekim” sanat ve kültür erbabı, “Kasım” ise sert dayanıklı ve cesurdur.


Sonbahar erişti nihayetinde. Eylül ile birlikte yaz mevsimi yavaş yavaş eriyor ve yerini mevsimlerin duygusalına bırakıyor. Bir gezgin için yollara çıkma zamanı ilkbahar ve sonbahardır.


 İlkbahar ve sonbaharda Anadolu’nun her bölgesi birer gezi güzergâhıdır. Sonbahar mevsiminin üç çocuğu vardır: Biri kız ikisi erkek. “Eylül” sıcakkanlı, narin ve titiz! Oğlanlardan ismi


“Ekim” olanı sanat ve kültür erbabı, en küçük çocuk “Kasım” ise sert dayanıklı ve cesurdur. Eylül adlı kızımız, Anadolu’yu kendine has durgun havası ve dingin haliyle sarıp sarmaladığında,


yola kuzey Ege’den başlayın ve eylül ayında Ege-Akdeniz kıyı şeridi ve iç bölgelerindeki antik şehirleri tanıyın, dağlara yürüyün, yaylalarına yayılın.


Eylülde kuzey Ege’den başlayın, Ege-Akdeniz kıyı şeridi


30 Ağustos Zafer Bayramı, Milli Mücadele’yi hatırlatan müzeleri ziyaret ederek tüm kazanımlarımızı iyiden iyiye hatırlamak için bir fırsat


30 Ağustos Zafer Bayramı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkumandanlığında başarıyla gerçekleşen Dumlupınar Meydan Muharebesi’ni andığımız kutlu bir günümüzdür. Mavi gözlü dev adamı


hatırlamak, saygı duymak, örnek almak, gurur duymak için pek çok sebebimiz var. Özellikle Sakarya, Bilecik, Balıkesir, Afyon ve İzmir başta olmak üzere yurdun her yerinde Türk milleti için


bu aziz gün coşkuyla kutlanırken Millî Mücadele’de, savaşların geçtiği yerler ve bu mücadeleyi hatırlatan müzeler ziyaret edilmeli, şehitler, gaziler saygıyla anılmalıdır.


Ankara’da elbette Anıtkabir’e gidilmelidir. Anıtkabir Müzesi’nin yeniden düzenlenmesiyle oluşturularak, 30 Ağustos Zaferi’nin 80’inci yıldönümünde görkemli bir törenle açılan Atatürk ve


Kurtuluş Savaşı Müzesi’nde özellikle “Çanakkale


Antik Anadolu’nun kültür-sanat merkezleri amfiteatrlarda, Romalıların gelmesiyle gladyatörlerin kanlı kılıçlarının sesleri yankılandı 


Helenlerin dünya uygarlığına bir armağanı olan o zamanların “tiyatro” alanlarına, şimdilerde antik tiyatro diyoruz. Buralarda, antik tanrılara adanan tragedyalar sahnelenmeye başlanır ilkin.


Antik tiyatro, böylece tragedya (trajedi) ve komedi gibi türleriyle hem eleştiren hem de eğlendiren bir görev üstlenir. Görsel, sahne ve işitsel sanatın temelleri buralarda atılır. Helen


kültürü üzerine çöreklenen Roma ise amfiteatr ile tanıştırır Anadolu’yu. Ve bu amfiteatrlarda, gladyatörlerin kıyasıya çarpıştığı arenalar vardır. Ve kültür ve sanat, yerini barbarlığın,


vahşetin kanlı ayak izlerine bırakır. Son günlerde açıklanan kazı sonuçlarına göre, bu ayak izlerinin Adana’daki Anavarza Antik Şehri’ne kadar uzandığını görüyoruz.


Amfiteatr, yarım daire bir yamaca yerleştirilen bir yapıdadır; bu antik Roma mimarisinde giderek, yerini, çevreleyen bir planla inşa edilen yapılara


Anadolu’nun düşünce mimarlarından Hacı Bektaş Veli, her ağustosta birçok ritüelle anılır ve yaşatılır


Yunus Emre, Hazreti Mevlânâ, Hacı Bektaş Veli, Ahi Evran, Şemsi Tebrizi, Sadrettin Konevi adlı, aynı dönemin çağdaşı olan bu veliler, düşünceleriyle 13’üncü yüzyıl Anadolu’sunu


aydınlatmışlardır. Her biri birer aydınlık feneri olan bu Hakk dostlarından Hacı Bektaş Veli, her ağustosta, düşüncesi, öğretisi doğrultusunda anılır. Hacı Bektaş ilçesinde, Semah ayinleri,


söyleşiler ve birçok ritüelle anılır ve yaşatılır. 


Dört kapı kırk makam, Hacı Bektaş Veli’nin düşünce dünyasının makamıdır. Gerçi makamların en makbulü makamsız olmaktır ki, Hacı Bektaş Veli’nin vuslatı sonrasında, makamsızlığı takipçileri


tarafından makamlaştırılmıştır. 


Anadolu’ya Horasan bölgesinin Nişabur şehrinden göç eden Pir, 13’üncü yüzyılda, İç Anadolu Bölgemizin Sulucakarahöyük beldesine yerleşir. 13’üncü yüzyılda Moğol istilasıyla


Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin


alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.