
- Select a language for the TTS:
- Turkish Female
- Turkish Male
- Language selected: (auto detect) - TR
Play all audios:
Şubat 05, 2021 14:50 HABERIN DEVAMI__ Tip 1 diyabetes mellitus doğuştan olan insülin hormonun olmamasıdır. Tip 2 diyabetes mellitus genetik altyapı ile birlikte daha çok çevresel faktörlere
bağlı insülin hormonu yetersizliğidir. Gebelikte görülen gestasyonel diyabetes mellitus gibi başka spesifik tipler olsa da en sık Tip 2 DM görülmektedir. TIP 2 DM’de temelde 3 ana metabolik
bozukluk görülmektedir. Bunlar; kas, yağ ve karaciğerde insülin etkisine karşı direnç gelişimi, kan şekerine karşı insülin salgılanmasında yetersizlik olması ve karaciğerde artan glukoz
(şeker) üretimi. Bu 3 ana faktör dışında vücut metabolizmasında kan şekerinin artmasına yönelik birçok mekanizma tetiklenmiştir. Tip 2 DM hastalarında insülin üretimi ve insülin ihtiyacı
arasında uyumsuzluk vardır. Tip 2 DM’e yatkın olan kişilerde ilk başta insülin direnci görülmektedir. İNSÜLIN DIRENCI organizmada üretilen veya dışarıdan alınan insüline karşı vücudun
cevabının olmaması veya azalmasıdır. Yani hücreler açken insülinin sunduğu besinleri hücrenin almamasıdır. İnsülin direncinin gelişiminde genetik altyapının çok önemli olduğu gösterilse de
çevresel faktörlerinde bu direncin gelişmesine katkı sağladığı gösterilmektedir. Yapılan çalışmalarda vücut yağ içeriği arttıkça insülin direnci ve diyabet gelişme riskinin arttığı
gösterilmiştir. Karın bölgesindeki (santral/abdominal) yağlanmanın artması ile insülin direnci arasındaki ilişki vücudun diğer bölgelerindeki yağ dokusu ile insülin direnci arasındaki
ilişkiden daha fazladır. HABERIN DEVAMI__ KILO ALIMI NEDEN DIYABETE YOL AÇAR? Yağ hücrelerinin (adipositler) tek göre yağ depolamak değildir. Aynı zamandı hücreler arasında moleküler
haberleşmeyi sağlayan sitokinlerinde salınmasında görev alırlar. Yağ hücrelerinden salınan sitokinler lok ve sistemik inflamatuar yanıtı tetikler. Oluşan inflamasyon insülin direncine,
insülin hormon salınımının bozulmasına ve Tip 2 DM gelişmesine katkı sağlar. Vücuttaki yağ miktarı arttıkça oluşan yanıt ve sonuçlarının ciddiyeti artmaktadır. Obezite bir tek Tip 2 DM sebep
olmadığı, kolesterol yüksekliği ve sonucunda kalp damar hastalıkları için riski arttırdığı bilinmektedir. Yine obezitenin uyku apnesine sebep olması da uyku süresinde azalma, hormonal
salınımlarda dengesizlik, insülin direncinin gelişmesi, iştahın uyarılması, inflamatuvar sitokin üretiminde artışla sonuçlandığı görülmüştür. Farklı hastalıklar gibi görünse de metabolik
sendrom olarak adlandırılan bu bozuklukların tümü sürekli hasarlanmaya bağlı gelişen damar duvarında inflamasyon (vaskülit) ve bozulmuş bağışıklık sistemi yanıtına sebep olur. Vaskülitlerin
sonucunda dokulara ve hücrelere yeterli oksijenin gitmemesi neticesinde normalden fazla serbest radikal üretilir. Diyabetin tedavisinde asıl amaç kan şekerini düzenlemekten çok oluşan bu
sistemik bozulmanın düzeltilmesi hedeflenmektedir. HABERIN DEVAMI__ OZONUN TEDAVIDEKI YERI NEDIR? Yapılan araştırmalar ozonun kırmızı kan hücrelerindeki etkinliği ispatlanmıştır. Ozon
tedavisi ile oksijenlenmiş hemoglobinlerin artması ile periferik oksijenizasyonun ve dolaşımın artması sağlanır. Ozon kaynaklı hücresel enerjinin artması hücre zarının dayanıklılığını
arttırarak mekanik direnci güçlendirir. Yine ozon gazının diyabetin oluşumunda görülen inflamasyon süreçleri baskılayıcı habercileri serbest bıraktığı tespit edilmiştir. Özetlersek ozon
tedavisi, başlangıç safhasında hücre metabolizmasının sağlıklı çalışmasını sağlayıp, serbest radikallerin oluşumunu engellenerek hasarlanma azaltılır ve inflamasyon baskılanır. Diyabet
süreci başlamış kişilerde bu etkiye ilaveten metabolizma hızının artışını ve regülasyonunu, metabolik haberciler üzerindeki etkisi ile diyabetin regülasyonunda da etkilidir. Doku
oksijenizasyonunun arttırılması ile de diyabetin komplikasyonlarının hem oluşması engellenir hem de tedavisine yardımcı olur.