
Play all audios:
Athena uzun yıllar dinlenecek bir albüm yapmış: “Altüst”. Belki bugüne kadar müzikal açıdan en sofistike albümleri bu. İlk kez bu kadar fazla klavye ve synthesizer kullanıyorlar. Gökhan
Özoğuz ve Hakan Özoğuz’un başı çektiği grupta Emre Ataker (klavye), Umut Arabacı (bas) ve Sinan Tınar (davul), Athena’nın müziğini zenginleştiren yeni üyeler. Bence Athena’yı çok daha
derinlikli, farklı bir boyuta taşımışlar. HABERIN DEVAMI__ Grubun prova ve kayıtlarını yaptığı stüdyoda buluştuk. Aynı zamanda hobi evi, müzik dinleme kulübü ya da şehirli bir organik tarım
bahçesi gibi bir yer. Biber, patlıcan, kabak... Böyle ortamlarda muhabbet ettik. ALBÜMÜN ADI “ALTÜST”. KAPAKTA BIR DÖNME DOLAP VAR. NE ANLAMA GELIYOR SIZIN IÇIN? GÖKHAN ÖZOĞUZ: Dönme dolap
dövmesi yaptırmak istiyordum. Bakınıyordum. Bir gün kayıt stüdyosuna giderken kayboldum. Bir yerlere girdim ve karşıma bir dönme dolap çıktı ve gerçeğini bir anda karşımda bulunca
etkilendim. Hayatta en üstte de olabilirsin en altta da; bunu ifade ediyor. Bir hayat döngüsü. Kabinin içinde de insanlar var, bir alttalar bir üstte. Hoşumuza gitti. Albümün adını da Umut
önerdi. Albüm kapağı Emir Sarısaç tarafından Gürcistan’da çekildi. HABERIN DEVAMI__ “GEZI’NIN PATLADIĞI GÜNÜN ERTESINDE ÜÇ BESTE YAPTIM” ÜÇÜNCÜ KÖPRÜ INŞAATI ÖNÜNDE POZ VERIYORSUNUZ. BU BIR
MESAJ MI? GÖKHAN Ö.: Her şey çok net. Orayı bir daha hiçbir zaman o şekilde görmeyeceğiz. Fotoğrafın zamanda çok belli bir anı yansıtması bakımından da bu fikri ilginç bulduk. Değişimin
ortası, tarihi bir an. HAKAN ÖZOĞUZ: Muhtemelen beş yıl içinde o fotoğrafta görülen her yer beton olacak. Gezi dönemi sonrasında inişli çıkışlı, toplumsal ve siyasi açıdan hareketli bir
dönem yaşıyoruz. Olan biten sizi nasıl etkiledi? HAKAN Ö.: Gezi’nin patladığı günün ertesi üç beste yaptım. “Üç Lira Bir Anahtar” onlardan biridir. GÖKHAN Ö.: Menajerimize “Bu olaylardan
sonra Pasaj bizden mutlu bir albüm beklemesin çünkü bunu yapamayız” demiştim. Bu albümdeki şarkıların hiçbirinde güneş açmaz. En neşeli şarkıda bile buruk bir ton vardır. Bana kalırsa
olanlar korkunçtu. Müzisyen olarak beşimizin de duyguları çok ön planda. Çevreden soyutlanmamız mümkün değil. Yalnız biz albümde bu konuda doğrudan bir cümle söyleyip mesaj vermeyi tercih
etmedik. Albüme yayılan bir duygu var, bu şekilde düşüncelerimizi yansıttık. YARATICILIĞI TETIKLIYOR MU BÖYLE DÖNEMLER? HAKAN Ö.: Tabii tetikliyor. Bütün alanları tetiklediği gibi. Müzik
bunların içinde doğrudan etkilenen özel bir alan. Hayatımda çok şarkı yaptım ama o dönemki gibi art arda şarkı yazdığımı hatırlamıyorum. HABERIN DEVAMI__ GÖKHAN Ö.: Yeni arkadaşlarımız var.
Sinan, Umut, Emre. İlk defa kafamızda bir hedef olmadan birlikte stüdyoya girdik. Besteleri çalmaya başladık. Kayıt zamanı gelip çattığında hâlâ hiçbir şey belli değildi. Sonra bir şey oldu.
NE OLDU? GÖKHAN Ö.: Yine bir kayıtgünü, yine belirsizlik. Stüdyonun yan duvarında bir inşaat var. Bitişik duvarın öte yanından korkunç bir koku geliyor. Yerleri epoksi yapıyorlar, onun
kokusu. Duramıyoruz. Yana gittik, ustalar kendinde değil. Maske falan takmamışlar, resmen “evde değil” adamlar. İçeride oksijen kalmamış. Herkes bir sersemledi. Döndüğümüzde stüdyoda
aramızda konuşurken uyumuşuz. Uyandık ve her şey değişmişti. Ciddi söylüyorum. Albüm bir anda netleşti. HAKAN Ö.: Bazı şeylerin çözülmesinde bayağı yardımcı oldu. O gün sound çıktı. “Kalem”
kaydedildi ve devamı da geldi. GÖKHAN Ö.: Londra’ya gidip geldikten sonra çok şey değişmişti kafamda. “Pis” albümünün ardından, “Bundan sonra boşa sıkacak kurşunum yok” diye düşünüyordum.
Gerçekten heyecanlanacağımız bir şey yapmak için uğraşmamız gerekiyordu. Bunu başardık. Sinan, Emre ve Umut’la benim şu ana kadar yaptığım en heyecan verici müziği yapıyoruz. Bu albümle
Athena tarihinde başka bir sayfa açtığımızı söyleyebiliriz. HABERIN DEVAMI__ “DIKKATLI KULAKLARIN FARK EDECEĞI HATALAR VAR” Geçen albüm iki kişiydiniz şimdi beş kişisiniz. Nasıl oldu bir
araya gelmeniz? EMRE ATAKER: Aynı mahallenin çocuklarıyız. Zaten tanışıyorduk. Güzel bir uyum sağladık. SINAN TINAR: Hepimiz eski kayıtları, analog sound’ları dinleyip seviyoruz. Bu albümün
de o beğendiğimiz kayıtlara benzemesini, “zamansız” olmasını istedik. UMUT ARABACI: Dikkatli kulakların hemen fark edeceği hatalar var albümde. Biz bu şekilde kullanmayı tercih ettik.
Hislerimizi ön plana aldık. Beğendiğimiz kaydı ellemeden bıraktık. GÖKHAN Ö.: Birçok şarkı bir defa çalındı ve düzeltilmeden albüme girdi. Bir daha aynı çalamadık. Plak olarak da sınırlı
sayıda basmayı planladık. Albümlerimiz arasında plağa en çok yakışacak albüm bu. HABERIN DEVAMI__ UMUT A.: Birlikte epey yol yaptık ve zoraki müzik yapmak için bir araya gelmiş bir ekip
değiliz. Herkesin katkıda bulunduğu bir albüm yaptık. MAZHAR ALANSON’LA ÇALIŞMA FIKRI KIMINDI? GÖKHAN Ö.: Uzun zamandır eski Türk sound’larını dinliyorduk. MFÖ de dahil 60’ların, 70’lerin
ortalarına kadar gelen dönemde yapılmış natürel kayıtlı bütün müzikler üzerinde çalıştık. O dönemin tadını benimsedik ve albümde de yansıtmaya çalıştık. “Adımız Miskindir Bizim” hem içerik
hem müzik açısından bizi çok heyecanlandıran bir parça. Duyduğumuz anda etkilenmiştik ve zaten yapmak istiyorduk. Stüdyoda takılırken de aklımızdaydı. GÖKHAN ÖZOĞUZ: “TELEVIZYONDAKI
PERFORMANSIMLA ATHENA’NIN ALAKASI YOK” GÖKHAN JÜRI ÜYESI OLDUĞUN “O SES TÜRKIYE” NASIL GIDIYOR, SENI NASIL ETKILIYOR? Müziğin içinde olduğum sürece kafama oturtabildiğim her tarafında
olmaktan mutluluk duyarım. Ama benim televizyonda gösterdiğim performansla Athena’nın hiç alakası yok. Biri senelerdir yaptığım şey ruhumun bir tarafı. TV başka bir tarafı. SEVDIN MI PEKI
TELEVIZYONU? Çok başka geliyor. Biliyorsun orada arkadaşlar geliyor onlarla çalışıyoruz, şarkıları değiştiriyoruz. Orası benim için müzikle ilgili bir oyun alanı gibi. Türk televizyonunda
bir “Let The Sunhine In”in farklı versiyonlarını çalıştırıp sunmak heyecan verici. “TÜRK MÜZIĞINI ZENGIN BULUYORUZ” TÜRKIYE’DE MÜZIK DINLEYICISI NEREDEN NEREYE GELDI SIZE GÖRE? GÖKHAN Ö.:
Yeni jenerasyon bir sürü yabancı konser izleyebiliyor. Kafalarında yeni bir kapı açılıyor. Bence inanılmaz bir kuşak geliyor. Bugün 14-15 yaşında olanlar bu birikimlerini bir sonraki kuşağa
aktardıklarında çok değişik bir ortam oluşacak. Türkiye’nin müziğinin, kültürünün çok farklı yönleri çeşitli şekillerde ortaya çıkacak. Bu dünyaya da yansıyacak. SIZ DE ASLINDA BATILI
GÖRÜNEN AMA TÜRK DINLEYICISININ DILINDEN KONUŞMAYI BILEN BIR GRUPSUNUZ, KATILIR MISINIZ? GÖKHAN Ö.: Evet ama gelecek kuşaklar bunu daha güzel yapacak. Biz arada kalmış bir kuşağız, gelecekte
çok farklı olacak. HAKAN Ö.: Mayamızda var. Türk müziğini zengin buluyoruz. Bunu değişik şekillerde icra etmekten hoşlanıyoruz. UMUT A.: Şarkı sözleri de önemli. Gökhan bu toprakların
dilinden konuşmayı biliyor. “PLATFORMLAR INSANI MÜZIKTEN SOĞUTUYOR” DIJITAL TEKNOLOJILERIN VE IMKANLARIN MÜZIĞI NASIL ETKILEDIĞINI DÜŞÜNÜYORSUNUZ? GÖKHAN Ö.: Spotify ve Deezer gibi
platformlar insanı müzikten soğutuyor. Ben sadece şarkı ve liste dinlemekle müziğin bütün anlamını yitirdiğini düşünüyorum. SINAN T.: Baştan sona dinlenecek albümler vardır. Benim için
önemlidir bu. Eve gelip çayını koyar, müziğini dinlersin. Kulaklığını takıp yatağına uzanırsın. Bunun keyfini kaybediyoruz giderek. GÖKHAN Ö.: Ben sevdiğim bir grubun plak ya da CD albümünü
alıp dinlerim. Çünkü bunlardan aldığınız tadı dijitalden alamazsınız.