Aci çekmenin cinsiyeti olur mu

feature-image

Play all audios:

Loading...

Oluşturulma Tarihi: Ağustos 17, 2018 14:57 “GÜNEŞIN KIZLARI”NDAN SONRA DIZI SETLERINDEN UZAKLAŞIP TIYATROYA AĞIRLIK VEREN EVRIM ALASYA, YINE BIR KANAL D PROJESIYLE EKRANA DÖNDÜ. “KOCA KOCA


YALANLAR”DA MUTLU EVLILIĞI BIR IHANETLE ALTÜST OLAN MÜJGAN’I CANLANDIRAN ÜNLÜ OYUNCUYLA BULUŞTUK, PROJEDEN AŞKA, IHANETTEN GÜNÜMÜZÜN DAYATILAN “IDEAL GÜZELLIK” KALIPLARINA KADAR HER ŞEYI


KONUŞTUK. HABERIN DEVAMI__ ◊ “KOCA KOCA YALANLAR”LA BAŞLAYALIM. NELER SÖYLEMEK ISTERSINIZ? - Ben bu işte öncelikle Müjgan’ın hikayesini çok sevdim ve bu hikayeyi Evrim olarak seyirciye


anlatmaya gönüllü oldum. Tavsiyem, bu hikayeyi bir kadın ya da erkek cinsiyetçiliğiyle değil, insanı anlamak için izleyelim. Bu durumu yaşayan bir erkek de olabilirdi. Kadın erkek ne fark


eder ki, üzülmenin, acı çekmenin, mağdur olmanın cinsiyeti olur mu hiç? ◊ İLK BÖLÜMÜ KAÇIRANLAR IÇIN, DIZININ HIKAYESINDEN BAHSEDER MISINIZ? - Aldatılan bir kadının hikayesini yine aynı


kadının gözünden izleyeceğiz “Koca Koca Yalanlar”da. Çok tanıdık ve çok gerçek bir hikaye bu. ◊ SIZIN CANLANDIRDIĞINIZ MÜJGAN, HIÇ BEKLEMEDIĞI ANDA IHANETE UĞRAYAN BIR EŞ VE ANNE. BUGÜNE


KADAR CANLANDIRDIKLARINIZDAN ÇOK FARKLI BIR KARAKTER SANKI... - Müjgan şu açıdan farklı: Bu zamana kadar kendi ayakları üstünde durmamış. Dışarısını çok bilmeyen, saf, tertemiz bir kadın.


Bir kalesi var ve bu korunaklı kalesinde bir düzen kurup “mutlu mesut” yaşamış. Bir gün bir olay o kaleyi yıkana kadar. Müjgan’ın kalesinin yıkıldıktan sonraki hikayesini herkesle beraber bu


yolculukta deneyimleyeceğim. OYUNCU OLMASAYDIM YİNE OYUNCU OLURDUM ◊ SIZI ILK KEZ KOMEDI AĞIRLIKLI BIR ROLDE IZLIYORUZ. GÜLDÜRMENIN AĞLATMAKTAN ZOR OLDUĞU SÖYLENIR, SIZCE DE ÖYLE MI? - Ben


bir oyuncunun her ikisini de yapması gerektiğini düşünüyorum. Aslında oyuncu olmak, insanı doğru okumak demek benim için. İnsanı doğru okuduğunuzda hiçbir duyguyu birbirinden ayıramazsınız.


Karmaşıktır, iç içedir her şey. Doğadaki gibi. ◊ LISE YILLARINDA BAŞARILI BIR RITMIK CIMNASTIKÇIYKEN NASIL OLDU DA TIYATROYA GEÇIŞ YAPTINIZ? - Vallahi bilmiyorum, kader diyorum. Lisedeyken


bir oyun izledim. Sahnede gördüğüm şey beni öyle büyüledi ki defalarca gidip izlemeye devam ettim. Sonra izlemenin yetmediğini fark ettim. “Bu işi denemek istiyorum” dedim ve İzmir’de bir


tiyatro kursunda serüvenim başladı. ◊ TIYATRO OLMASAYDI NE YAPIYOR OLURDUNUZ? CIMNASTIĞE DEVAM MI? - Cimnastik zaten emeklilik yaşı düşük bir spor. Kaldı ki benim mesleğim değil, yapmaktan


keyif aldığım bir spordu sadece. İnanın hiçbir zaman başka bir şey yapmayı düşünmedim. Hâlâ da düşünmüyorum. Oyuncu olmasaydım yine oyuncu olurdum! HABERIN DEVAMI__ DIŞ GÖRÜNÜŞE TAKINTILI


YALAN BİR DÜNYADA  YAŞIYORUZ ◊ TIYATRO ÇALIŞMALARINIZ NE DURUMDA? VAR MI YENI PROJELERINIZ? - Emre’yle (Kınay) “İki Bekar” oyununa devam ediyoruz. Bu 3’üncü sezonumuz olacak. Ekimde sezonu


açıyoruz. ◊ CANLANDIRDIĞINIZ KARAKTERLER IÇINDE KENDINIZI EN ÇOK HANGI ROLDE SEVMIŞTINIZ, NEDEN? - “Gönülçelen”deki Balçiçek özeldir benim için. Roman kızı bir şarkıcıydı. Çok ters köşe bir


roldü. ◊ FIZIĞIN BAZEN OYUNCULUĞUN ÖNÜNE GEÇTIĞINI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ? - Fizik artık o kadar çok şeyin önüne geçti ki, sadece oyunculuğun önüne geçse iyi. Bedenimize, dış görüntümüze çok


takılır hale geldik, yalan bir dünyanın içinde yaşıyoruz. Sahte yüzler, sahte bedenler kadınlara kurulmuş tuzak bence. Kadınların çoğu bu tuzağa düşmüş durumda. Bu bizim mesleğimize de


bulaştı maalesef. ALDATILSAM HEMEN OLAY MAHALLİNİ TERK EDERİM ◊ DIZIDE CIDDI BIR KADIN DAYANIŞMASI DA VAR. GERÇEKTE SIZIN DE ÖYLE YAKIN DOSTLARINIZ VAR MI? - Ben, işi insanı anlamak olan


birinin hayata kadın-erkek ayrımıyla bakmaması gerektiğini düşünüyorum. O sebeple ben buna kadın dayanışması demiyorum, arkadaş dayanışması diyorum. Arkadaşlık, dostluk, dayanışma


cinsiyetten daha baskın geliyor bana. Dayanıştığım erkek arkadaşlarım da var hayatımda, aldatılmış erkek arkadaşlarım da. ◊ MÜJGAN’IN BAŞINA GELENLER SIZIN BAŞINIZA GELSE TEPKINIZ NE OLURDU?


- Ben Müjgan tarzında mücadele edecek biri değilim. Hemen olay mahallini terk ederim. Bazı durumların geri dönüşü olduğunu düşünmüyorum. Aldatma, sana kalbini açmış birinin yok edilmesi


gibi geliyor. Kalbini öldürmek sanki. Geri dönüşü olur mu? ◊ DIZIYLE BIRLIKTE “HER ERKEK ALDATIR MI SORUSU?” GÜNDEME OTURDU. SIZCE? - Ben öyle bir genelleme yapamam ama etrafımda gördüğüm


kadarıyla böyle bir potansiyelleri var. Ama bu kadınlarda da var. Sadece kadınlar, erkek gibi deşifre olmuyor. Mevzu aldatmaksa kendimize soralım: İnsan insanı neden aldatır? ◊ ARTIK


MUTLULUK YERINE DAHA BÜYÜK HAYATLARIN PEŞINDEN MI GIDILIYOR? - Mutluluk nedir? Önce bu sorunun cevabını vermek gerek. Mutluluğu, doğduğumuz andan itibaren maddi değerler peşinden koşarak


kazanılan bir şey olarak öğrettiler bize. Çok vahim değil mi? Umuyorum hayat herkesi bu kabustan uyandırsın. İnsanların çoğu bu kabusun içinde uyuyarak yaşıyor. HABERIN DEVAMI__ AŞK HERKESİN


TAŞIYABİLECEĞİ BİR DUYGU DEĞİL ◊ AŞK SIZCE NASIL BIR GÜÇ? SIZ AŞKI NASIL ANLATIRSINIZ? - Aşk evrensel bir güç. İnsanın içindeki en büyük güç. O herkesin taşıyabileceği, herkesin hakkını


verebileceği bir duygu değildir. Zaten hakkını verebilseydik bu kadar çok aldatılma hikayesi olmazdı. Çünkü biz bedensel beğenilerimizi aşk zannediyoruz. Onu aşk olarak tanımlıyoruz. Halbuki


aşkta beden yoktur. “Ben” yoktur. “Sen” de yoktur. Aşk yanmak ister, yandığın kadar aşk yaşarsın. O yüzden herkesin harcı değildir. Yanmayı göze alamayan, “Sen bana böyle yaptın, ben de


ondan gittim, aldattım” der. İyi yaptın. Git bir daha aldat!